Perşembe, Haziran 21, 2007

Farewell Mates...

Ne kadar zaman oldu Kıbrıs'a gideli ben? Hatırlamıyorum pek ama gittiğim günü adım gibi hatırlıyorum... Babam vardı işte, ilk gece hayatımızda kaldığımız en kötü otelde kaldık, ikinci gece daha da kötüydü yurt odasında sonraki üç ay için babamla son kez aynı yerde kaldık, ve sonraki gece daha da kötüydü hayatımda ilk kez ailemden kilometrelerce uzakta yattım... Neyse, bu pek de önemli değil demeliyim burda yazının selameti için ama demiyeceğim... Çünkü ne bileyim işte düşünüldüğü kadar kolay olmuyo bazı şeyler...


İlk dönemler cehennem gibi sıkıcıydı işin doğrusu... Tüm dostlarımdan, ortamımdan, bildiğim topraklardan koparılmıştım çünkü... Çok rahatsızdım, ne bileyim seviğim insanlar yanımda değildi, pişmanlığım vardı, huzursuzluğum vardı... Bu yüzden hayatımda bolca şarap ve vodka vardı... Yeni yeni baş gösteren insominam vardı falan filan işte... Zaten o dönemlerde yazdığım yazılarım da pek çok şeyi açıklıyor... Neyse sonraları hayallerimle tanıştım... Kimilerinin nefret ettiği şu kör hırsımla tanıştım... Bir oku yaydan hedefe fırlatınca okun yön değiştirmden gitmesi gerektiğini öğrendim... Öyle bir hırstı ki bu gözlerimi kapatmayı öğrendim tüm canımı sıkan olgulara karşı... Ama sadece hırsım oralarda yaşamama, kendimi korumama, aklımı yerinde tutmama yardımcı olamazdı tabi ki( aklımın pek de yerinde olmadığı doğru olabilir, ne olmuş ki?)... Bu yolda edindiğim birkaç önemli dostum da her zaman istese de istemese de,ben istesem de istemesem de yanımdaydı... Bu yazı belki de onlara bir tribute olmalı bilmiyorum ama birkaç fotoğrafla devam etmek istiyorum...



Atıl... Vazgeçilmez dostum Kıbrıs'taki... Özellikle o ikişer şişe şarabı içtiğimiz geceki halimizden sonra daha da birer kardeş gibi olmuştuk... Bu da çizim dersi maceralarımızdan birisi... De o bıyıklar ne be abi? Soğuktan korunmak için yapmış olmalıyız gerek diyorum ve muhabbeti bağlıyorum... Ama hiç unutamam kütüphane, elektronik müzik, akdeniz 412, atıl, ben, muhittin böcek, hiç unutmayacağım be dostum... O şarap şişelerini, -3 derece havada donmadan t-shirtle duruşumuzu unutmak mümkün mü? Zaten daha senelerimiz geçicek oralarda...








Soldan başlayarak; Ali Galip, Erkin, Nevzat ve Mert. Erkin zaten oda arkadaşım... Hayatımda ilk kez aynı adamla aynı odada bu kadar uzun süre yattım, tüm acılarımı paylaştım ve onun tüm acılarını da tabi... Nevzat ve Mert baş arızalar zaten her konuya arıza çıkarmalarıyla ve Ali Galip... Onu anlatmam çok zor... Nefis adam Atıl'ın deyişiyle... Geç bulunan dostlardan kendi deyişiyle de...Mafya, Bebek, Al Capone, şişman, aşçı falan filan... Zaten şu an tek aklımda olan bana veda ederkenki son sözleri; "Oğlum Cenk lan... Gömse miydik sence?"...


Bu da Yasin... Aslında Yasin'le ilgili de pek çok şey söyleyebilirim ama kısa keseceğim... Nasıl anlatsam... Çok kavga etmişliğimiz, fikirlerini çok dışlamışlığım vardır kendi bünyemden Yasin'in ama ne bileyim belki Doğuş'un dediği gibi ortak geçirdiğimiz vakti bir kenara atamayız... Kaleci Wakabayashi, Kakashi'yi Gaara döverin Kakashi destekleyicisi(ben tabi ki her zaman Gaara döver diyorum, döver de...), tembel adam, 2 de kahvaltı eden koala, iş yaptırmayı seven insan( bu son 3 özellik yüzünden bi gün bi temiz dövücem o ayrı...), yedek anime partnerim ve daha bir sürü şey... ( Ayrıca bleach çok kral anime oğlum laf ettirmem hadi ordan!)
Ve bu da Ajdar'ların sonunusu Doğuş... Burada bir kimya lab. maceramız sırasında aldığımız bir görüntüyü göstermek istedim... Doğuş'la da o kadar çok hayalimizi paylaştık, geceler boyu o kadar çok konuştuk ve bana o kadar çok ingilizce ödevini yaptırdı ki ne kadar anlatsam az okuyucular... Sabahladığımız ve ders çalışmadığımız her sınav öncesi gece için kendisine lanet ederken onun da şu sözleri kulağımda; "Eh be abi şu hocalar not düşse ya şu defterlere; eğer finaller için son gece sabahlıyosanız buralara çalışmayın, zaman kaybedersiniz burdan sormayız... Valla hepsini çalışırsak bitmez oğlum Cenk..."



Resimleri olmadığı için buraya koyamadığım Ajdar'lardan da özür diliyorum... Yoldaşlarımız Makine'nin ilk 11 Ajdarlarından; Özgün,Cemal,Bilge,Ahmet,Seçkin ve diğerleri... Hepinize eyvallah, hepinize teşekkürler... Neden mi? Bu noktada bir soru daha soracağım çünkü bir sonraki bu cevap iki sorunun cevabı... Neden bu adamları yazdım bu kadar uzun? Neden Barış değil? Pis 7'li değil de Kıbrıs'taki dostlarım? Çünkü ben bu adamlarla yalnızlığımı paylaştım... Biz bu adamlarla evlerimizden uzakta birbirimize destek olarak yaşadık... Yeri geldi paramızı paylaştık, yeri geldi yemeğimizi, yeri geldi derdimizi... Hepinize eyvallah beyler, hepinize teşekkürler yanımda olduğunuz ve olacağınız için o kilometrelerce uzaktaki topraklarda...


Ve son olarak da Kıbrıs'ın ilk senesine veda... Yine başlangıçtaki gibi babam vardı yanımda... Ama bu sefer o ücra otelde değil Girne'de çok güzel bir oteldeydik... Yine de ne fark ederdi ki? Kıbrıs'tan gidiyordum kısa bir süre için ve yanımda en yakın dostum vardı... Korkularım geçici de olsa geride kalmıştı... İşte o son haftasonundan bir görüntü... Niye koyuyorum bilmiyorum ama "madem Girne'deyiz, güneş, deniz, liman falan filan... Neden sarhoş olmuyoruz ki?" adını verdiğim bu çalışmayı da sizle paylaşmak istedim...



P.S.: Babam da ben de kör kütük sarhoştuk... Ve evet ayrıca göbeğim var ama onunla ilgili bakım-onarım çalışmalarım başladı...

Hiç yorum yok: