Pazar, Mart 25, 2007

California Dreamin'...

Geçen gün hava kapandı, yağmur başladı arkasından... Odamda oturdum ben de pencerenin önünde... "Odam" dediğime bakmayın okulda,yurttaki odam, içinde büyüdüğüm, eğlendiğim, sığındığım kendi odam değil... Neyse... Ev hayalleri kurarken bir yandan da nerden çıktı bilmem Amerika hayalleri kurmaya başladım... Gerçekten neden bilmiyorum çünkü ben Amerikalıları sevmem(tamam biri hariç olabilir ne olmuş??:) ) Amerika'yı da o kadar sevmem ama ne bileyim çocukluğumda kurduğum bi hayal yani... Kaliforniya eyaleti işte L.A., San Fransisco, Orange County falan... Hepsi aklımdan geçerken dalmış gitmişim... O an aklımda şu şarkı çalıyodu galiba...
All the leaves are brown
And the sky is grey
I went for a walk
On a winter's day
I'd be safe and warm
If I was in L.A.
California Dreamin
On such a winter's day...

All the leaves are brown
And the sky is grey
I went for a walk
On a winter's day
If I didn't tell her
I could leave today...

Gerçekten nefis şarkı hemen attım mp3 player a yağmurun dinmesini çok da beklemeden çıktım sokağa... Yolda leyla modumda hayal kurmaya devam ettim tabi ki... Galiba Amerika'yı sevebilirim yani bir süre... Sonra odaya geldim biraz Forrest Gump izledim...Evet, evet belki sevebilirdim, eğer bir ayıyı vali, bir orangutanı da başkan yapmaktan vazgeçerlerse daha bile çok belki... (gerçi benim ülkemde de orangutanın teki başkan ama yapacak bişey yok...) Evet, güzel bir gündü anlayacağınız efkarlıydı ama güzeldi yine de... Evet evet önce bi gideyim belki severim de bilmiyorum...

Perşembe, Mart 22, 2007

Aç Kanatlarını...

Küçük beyinli insanlar yalnızca hayaller hakkında konuşurlar... Tek yapabilecekleri konuşmaktır çünkü... Kendilerine yalanlar söylerler sanki bi gün bir şeyler gerçekleştirecekmiş gibi erteleyerek kendilerine sözler verirler hep yarın yapacakları... Küçük beyinli küçük insanlar yalnızca hayaller hakkında konuşurlar... Ve senin büyük hayallerinle de alay edeceklerdir... Yapacaklar, bu kesin... Çünkü sen onların hayal bile edemeyeceği kadar büyük düşünebilirsin, nasıl alay etmesinler? Kendi küçük, minik yarın hayallerine o kadar saplanacaklar ki senin içinde yanan ateşi asla göremeyecekler, gökdelenin giriş kapısının tepesine bile bakamayan biri gökdelenin tepesine çıkmayı nasıl düşünsün ki? Küçük beyinli insanlar yalnızca hayaller hakkında konuşurlar... İçindeki ateş iyice alevlenip onları kör etmeye başladığında sakın durma... Özel insanlar vardır; belki her insan özeldir ama yalnızca birkaçı bunun farkına varacak kadar şanslıdır... Bazıları bu bilgeliğe hiç ulaşmadan ölüyor her gün, sen onlardan biri değilsin... Dedim ya tüm insanlara verilir dünyayı değiştirme gücü... Ama bazıları dünyayı değiştirmeyi uyumaya tercih eder... Sadece bazıları diğerlerinin beyinlerinin alamayacağı kadar büyük düşünmeyi becerir... Yalnızca bazı insanların geceleri uykuları kaçar tüm hayalleri ve hedefleri akıllarına gelince... Yalnızca bazı insanlar tüm dünyayı kontrolüne alır... Küçük beyinli insanlar yalnızca hayaller hakkında konuşurlar... Onlar burada devreye giriyorlar işte... Onlar olmasa sen ne yapardın? Kime bakıp hırslanırdın? Hem ayrıca bir çobanın koyunları olmazsa ne yapar? Ya da o koyunlara saldıracak kurtlar olmazsa? İyinin ölçütü kötüye göre belirlenir... Onlar olmazsa seni özel kılan ne olurdu ki söyle bana? Birileri sürekli senin hayallerinle alay etmeli ki devam et denemeye...

Peki sen ne yapcaksın? Tahmin edilemeyeni tabi ki... Küçük beyinli insanlar tahmin edilebilirdir çünkü yapacaklarını kolayca kestirebilrsin... Sen, gerçekliği değiştireceksin çünkü sen bunu her şeye tercih ettin, kendi gerçekliğini değiştireceksin, dünyayı değiştireceksin... Büyük hayallerini gerçek yapacaksın... Ve küçük beyinli insanlar da izleyecekler... İbret alacaklar mı? Bir şeyler öğrenip değişecekler mi? Hayır... Sana dahi, şanslı falan gibi aptal sıfatlar takıp kendilerini haklı çıkaracaklar yine... Sen ne yapcaksın? Bu sefer onlara bakmayacaksın bile... Dünyanın zirvesinde olan bi adam kapıyı bırak gökdelenin çatısını bile göremeyecek kadar yüksektedir çünkü... Sen başarınla daha da hırsanıcaksın sadece hayallerin büyümeye devam edecek, asla gerçekleştirdiklerinle yetinmeyeceksin... Onlar ne mi yapacak bu arada? Durmadan yemeye, içmeye, zamanında uyuyup kalkmaya ve kendi hayalleri hakkında, senin hayallerin hakkında konuşmaya devam edecekler...

Artık biliyorsun, imkansız yoktur... Aç kanatlarını, daha da aç... Birileri bunu yapmalı çünkü... Küçük beyinli insanlar hayaller hakkında konuşacaklardır, sakın onlara hayallerini kanıtlamaya çalışma bunu hak etmezler çünkü... Senin başarmaktan başka bir şansın yok... Onlar bunu bilmezler... Bırak onlar sen koşarken uyusun önde olmak her zaman iyidir, sakın bir an bile olsa özenme rahatlıklarına... Tüm varını yoğunu ortaya koyup hepsi için oyna... Onlar bunun yüceliğini bilmezler... Ve sakın kanatlarını açıp uçma şansın önüne geldiğinde o anı kaçırma, onlar böyle anların farkına varmazlarr bile...

Çarşamba, Mart 07, 2007

Kimya Deneyleri...

Efendim biz bu dönem makineciler olarak ki biz kısaca makinistler diyelim, kimya diye bi ders alıyoruz... İyi güzel tamam bir de bunu laboratuar kısmı var... Bak bak dur bakalım daha neler olucak... Şimdi bu lablar o kadar matrak oluyo ki aklın durur sayın okur... Deney tüpleri, buzlar, asitler, gazlar falan derken bi şamata bi şamata ama bunların hiç biri işin asıl komedisini oluşturmuyor tabi... Asıl komedi biz makinistlerde... Sen tut bizim gibi adamları lab.a sok... Ki bi de bu adamlardan biri(aramızda kalsın ben) lise-1de kimya lab.ını yakmış olsun... Bak mesela biz aşağıdaki çalışmada "4 tane yeni uyanmış önlük giymiş dana" olarak güzel bi poz vermişiz...

Heheh... Görünce tekrar güldüm ya... Ulen ne işi var sizin gibi adamların lab.da asitle masitle? Hadi gidin uyuyun allah cezanızı vermesin...

Sıra Karalamaları....

Hoca dakikalardır sıkılmadan konuşmuştur... Artık beyinler pörtlemeye başlamıştır... Sıcak güneş sırtına sırtına vurmaya başlamıştır... Kitap, defter, tahta, bilgisayar monitörü, duvardaki sunum... Hepsi kaymaya başlamıştır görüşünden... Gerçekten canın sıkılmıştır... Peki ne yaparsın? Alırsın eline kalemini şöyle arkasına bir kere basarsın... (Kalemin başka neresine basılır ki? - yandan basılan kalemler var diye ukalalık yapma sayın okur biz de biliyoruz nitekim...) Çekersin defteri kitabı önünden... Koca sıra senindir artık ve zerk edersin kalemi sıraya... Belki en başarılı eserlerimiz sıraya çizdiklerimiz değil ama en rahatlatıcı olan onlar değil mi??
Bakın burada ingilizce dersinde 10 dk.da draftladığım mini naruto'm var...
Bi nebze başarısız olmuş ama napıym hoşuma gitmişti... Vurma yüzüme pek sevdiğim okur tamam pek naruto değil gibi ama beyaz vernikli tahta sıra o!... Gelme üzerime bu kadar...
Bir sonraki de Atıl-kun'un fizik dersi eseri...
O da çizince bunu pek beğenmedi ama napalım derste bu kadar işte... Vandal eğlemlerimiz sürecek sayın okur... Tavsiyem o ki sen de çiziktir canın sıkılınca iyi geliyo bünyeye... Yuh be! O kadar mı yeteneksizsin? Adını yaz bari Ahmet falan diye ne bileyim Fener,Cimbom falan yaz... O da mı yok? Allah seni ıslah etsin okur...

Pazartesi, Mart 05, 2007

Bulaşık Sorunsalı

Ya dikkat ettim de insanlarda bi bulaşık yıkama aşkı yemeği yedik hadi bulaşıkları da yıkayalım şimdi yoksa olmaz gazı kaçar tripleri... Okurcu sen sanmaktasın ki ben de öyleyim? Hiç değil!!!

Bak ben açıkça söyleyeyim... Ben bulaşığı yemeği yedikten sonra değil, yemeği yemeden önce yıkarım... Noldu? Şaşırdın bakıyorum? Şöyle anlatayım; benim Erkin diye bi kankam var oda arkadaşım kendisi biz beraber yeriz, içeriz, müzik dinleriz falan filan yani 7x24 beraber... Ne zaman bişey içsek veya yesek tüm bulaşığı yığarız banyoya... Onlar bi 2 ay falan orda durur çürür böcekler ekosistem oluşturur içlerinde... Sonra günlerden bir gün ben Erkin'e derim ki; "Eh kanka bi vodka ayarlayalım da içelim güzel olalım güzeller güzeli olalım hatta..." vb cümleler kurarım... İşte o vakit bardakların bıcı bıcı vakti gelmiştir... Çıkarırız onları derinlerden bakarız içlerinde böcekler var onlardan rahatsız ettiğimiz için özür dileriz sancılı bi anlaşma süreci yaşarız böcek arkadaşlarla "abi valla iki kadeh atalım geri koyucaz bardakları" deriz "tamam gençler çok içip de asabımı bozmayın" der onlar da... Çok anlayışlı bu hamamböceği ve sivrisinek arkadaşlar... Neyse konumuz o değil şimdi... Bardakları alıp ince bi dirilme sürecine sokarız...
Yukarıda kaynar-sulanmış ve deterjanlanmış vodka bardaklarımızı görüyorsun sayın okuyucu... Bu ön çalışma süreci bir iki gün sürer tabi nitekim o bardaklar öldürücü olabilir...

Ve sonuç...

Yukarıdaki ön çalışmanın bir sonucu olan "madem bardaklar ok, vodka da var oooh içelim kankaa" adlı bu çalışmamda da sonucu görüyorsun pek sevdiğim okuyucu...

Sonuç olarak demem odur ki bulaşıkları yemeği yiyince yıkamayın, gereksiz oluyor zira...

Perşembe, Mart 01, 2007

Denizdeki şişelerle notlar yolladık adamızdan...

Yol çizgisiyse yaşam,çizgiler kesik kesik olduğunda insan durmamalı,
Aşkı bulduğuna emin olduğunda bırakmamalı...
Bunu yapmadı mı her biri kendi hayallerinin kahramanı olan çocuklar?
Bunun için acı çekmedik mi?
Oysa ki tek istediğimiz bulduğumuz son kar tanesine tutunup gökyüzünden süzülmekti,
Biz burnumuzun üzerine düştük...
Kanı gördük suratımızdan boşalan,
Her bir damlası için intikam yeminleri ettik...
Tutamadık onları,kanlar içimize aktı...
Kanatlarımızı kırdılar bizim!Balmumu değildi eksik olan,
O kanatlara güç veren rüzgardı...
Denizdeki şişelerle notlar yolladık adamızdan...
Birileri yüzünde sırıtışlarla biriktirdi o şişeleri; hepsini toptan kırmak için vazgeçtiğimiz gün...
Kırdı da! Vazgeçtik çünkü;
Gücümüz kalmadı,kağıtlarımız,mürekkebimiz,adamız,denizimiz tükendi... ( C. B. )


Lise zamanları melankolimin kağıtlara iz düşümlerinden biri... Fena yazmamışım aslında,beğendim bile diyebilirim...