Çarşamba, Şubat 28, 2007

Zamanın donduğu yerdeyim...
Çabuk büyümeliyim...
Değişip değiştirmeliyim çevremdekileri de...
Umulmayanı yapıp şaşırtmalıyım...
Unutmalıyım...
İyi adam olma çabamı bırakmalıyım bir kez daha...
Son isteklerim bunlar hayattan şimdilik...

Pazar, Şubat 11, 2007

Horizon Always Keeps Comin...

Sabit durmaktan benim kadar sıkılan biri yoktur herhalde... Kabına sığamayan ruhumun bazen "yol... yol..." diye yakardığını duyabiliyorum... Her şeyi sırtımın baktığı yerde bırakmayı çok seviyorum bazen, tozu dumana katarak gözlerimin görebildiği kadar uzağa gitmeyi çok seviyorum... Bir gün öyle bir an gelicek ki tüm ilham vermeyen öğütleri geride bırakıcam motorumun sırtında... Ufuk çizgisi tek hedefim olucak gidebildiğim kadar uzağa...

Hadi bakalım Don Quixote! Sür Rosinante'yi de gidelim...

Salı, Şubat 06, 2007

Anime Çılgınlığı

Uzaydan roketle fırlatıldığını sandığımız japonların bir başka icadı da anime dir sevgili okurcum... (bir başka icadı da derken aslında kullandığımız hemen her şeyin japonlar tarafından icad edilmiş olması teorisini de desteklemiyo değilim sevgili okurcuk-senin de japon olduğunu varsayıp küçültme efekti kullanıyorum) Anime kendine özgü çizim tarzıyla gönüllerimize taht kurmuş olan bir sanat dalıdır ya da bir başka açıdan sadece çizgi filmdir veya animasyondur ama çizgi film deyip bir kenara atamazsın öyle arkadaşım! Japon yapıyo lan onu bi kere atılır mı kenara? Watashiba Caaaanddyyyy!! diye bağıran salak sarışın kızdan tut Card Captor Sakura ya ordan Pokemon a Yu-Gi-Oh ya kadar bir çok anime görmüştür yurdum çocuğu,yurdum genci televizya insansısı... Ama aynen Matrix de olduğu gibi tüm bunlar televizyalarda gösterilen bir takım animelerdir... Yani "real world" adını verdiğim( yani matrix olduğunu düşünerek benzeştirdiğim yoksa Wachowski kardeşler vermiş zaten o adı filmi yaparken-sus! kopyacı,tacı,bacı,acı...) asıl animeler bambaşkadır bunlardan...Haa pokemon da yerine göre güzeldir sakura desen bazılar için o da candır(ya da kız olduğundan chan dır bilmiyorum...) ama bunlar bahsedeceklerim yanında ohooo hava gazı...(hava gazı?) Şimdi diyceksin ki şaşırmış okuyucu animein de iyisi kötüsü b.ku püsürü mü olur? Olmaz mı derim sana! Japon bile böyle çeşit çeşit ama adamlar bak ne kadar akıllı!! Her kesime hitap ediyor... Neyse komplo teorilerim de başka blogların konusu(o blogların adresleri yok burda hükümet bulmasın diye)... Ben asıl konuya seğirttiriyorum inceden tamam efendi ol çarpıya götürme cursorı!!! Bahsedeceğim ilk anime F.M.A. nam-ı diğer Full Metal Alchemist! Arkadaşım nedir f.m.a.? Simya adını verdiğimiz bir bilim dalının vuku bulduğu bir dünyada geçen ve iki kardeşin öyküsünü anlatan çılgın bir animedir! Bu iki kardeş tüm simya yasalarını hiçe sayıp(en basic yasa law of equivalent trade=hiç bir şeyi yoktan var edemezsin ve elde etmek istediğin her şey için aynı değerde bir şey feda etmen gerekir...) ölen annelerini geri getirmeye çalışırlar... Dünyada anneleri kadar değerli feda edilebilecek bir şey olmadığını anladıklarında küçük kardeş Alphonse vücudunu büyük kardeş Edward ise bacağını yitirmiştir... Ed, Al'ın ruhunu dünyada tutmak onu bir zırha koyar ve bunun için de kolunu feda eder(ona neden full metal alchemist dendiğini hala merak etmiyorsunuz ya takılan kol ve bacaktan sonra?) İşte 51 chapter lık bu anime bu kardeşlerin vücutlarını geri alma çabasını anlatmaktadır...F.M.A. gerçekten efsane bir anime herkes izlemeli... Neden mi? Utanmadan neden dedin yani? Allah ım sen ıslah olamzsan okurcu!! Neyse... Bi kere FMA konu bakımından gerçekten başarılı Al ve Ed arasındaki kardeşlik bağı,diğer karakterler falan derken alıp götürüyor zaten... Öte yandan çizimleri de süper,konsept şahane(hayır vermiyolar para falan ya...) babamla amcama(en yakın arkadaşına) bile gereken dozlarda aşılıyorum damardan daha ne olsun okuyucu arkadaşım!! Direk izle diyorum o kadar!!





Bahsetmek istediğim 2. anime de Bleach! Bleach i de nasıl anlatsam ki sayın okurcu-san?Kurosaki Ichigo adlı güzide insan henüz 15 yaşında bir gençtir... Çok da sıradan bir şekilde çocukluğundan beri hayaletler falan görmeye de o kadar alışmıştır ki bir gün Rukia adlı Shinigami(ölüm tanrısı) ona gelip de aslansın sen kaplansın sen süpersin he-man gibisin sen de bi ruh gücü var burdan koysan katana yı karşıdaki kötü ruhlar yarılır gibi gaz verince hiç şaşırmaz bile...Rukia nın güçlerini alıp onu ölüm anında kurtarır ve kendisi de bir shinigami olur... Normal shinigami gücüyle 1 metre boylarında olan kılıç Ichigo nun elinde 2 metreye yakın efsane bir boyut alır bu bile ne kadar güçlü olduğunu vurgularcasına bizim gözümüze sokulmaktadır sayın okuyucu-kun... Ama rahatsız mıyız?HAYIR! Şikayetçi miyiz? HAYIR! Çünkü Bleach süper Bleach hasta Bleach efsane Bleach çılgın Bleach kallavi Bleach izle Bleach download et Bleach konuş katana al kes biç hayalet gör shinigami ol falan... Öhöm pardon kontrolümü yitirdim bir an okuyucu-sama...





İşte sayın okur bu ikisi süper kitleyici animeler ha bir de Naruto var ama ona hiç girmeyeyim hayatta çıkamayız o zaman burdan...Şu kadar söyliyim Naruto da süper ama... Eğer ben gavatım anlamam falan derseniz bu hafta en çok bölüm download yapan okuyucuya(evet sen tek okuyucu değilsin okuyucu-san yaa kandırdım seni...) kuzenin telefonunu vericem ayrıntılı bilgi alınsın diye...






Ya bu posta son verirken aklıma geldi bi de ben küçükken hasta olduğum Kaptan Tsubasa vardı... Onu ve Wakabayashi yi aldılar mı en sonunda japon milli takımına zira ben görmedim geçen dünya kupasında? Olsun yine de o günleri bile deli özledim okuyucu...




Pazar, Şubat 04, 2007

Hazırım...

Uyandım sabah... Ağzımdaki tükürük tadını bastırması için kahve tadıyla değiştirdim onu... Duş aldım... Suların vücudumu ıslatmasını izlerken arındım sanki buz gibi suyun altında... Çıktım ve aynada kendimi izledim bir süre. Aldım elime jileti sonra da sakallarımı tıraş ettim ve saçımı taradım...Sonra mı? Giyindim sıkıca... "Jilet gibi" derler ya tam öyleydim artık... Artık hazırdım. Durdum bir an için ama yok hayır durmanın zamanı değildi o an, gerçekten hazırdım -galiba- ... Yumruklarımı sıkıp çaktım kibriti... Yaktım her şeyi bir anda ortasında durup izledim... Yüzümdeki isi bir mendile sildim, mendilde tanıdık bir koku, şey gibi... İlk sevgilim gibi... Annem gibi... Neyse dedim ya durmanın zamanı değildi o an... Yola koyuldum alevlerin her şeyi yuttuğuna emin olduktan sonra. Ben dursam ayaklarım durmazdı, beynim, çok güvendiğim beynim bırakmazdı beni yarı yolda... Kontrolü kaybetmek mi?Hayır bu öyle bir şey değil kontrol tamamıyla bende... Aldım telefonu elime son aranan numarayı tuşladım bakmadan telefonu kulağıma götürüp cevabını bildiğim soruyu sordum... "Hazır mısın?" Cevabı neredeyse beklemeden kapattım telefonu ve fırlattım denize... Gittiğim yerde ona ihtiyacım olmayacak ki... Her şeyden sıyrılıp çıktım yola... Gerçekten hazırım... Galiba... Neyse durmayacağım...

Bugün kendimi kendi korkularımla tanıştırmıştım... Tanıştıklarına memnun oldular... İkisinden biri için dar bu şehir bir tanesini yaktım bıraktım kül ettim ben de ... Gittiğim yerde ona da ihtiyacım olmayacak... Ama hala düşünüyorum acaba hangisini yaktım? Neyse geçti artık vakit durmak vakti değil...

Jilet gibiydim yola çıkarken... Dik tutmaya alıştığım omuzlarımın üzerinde çok güvendiğim beynim, elimde içi silah dolu gitar çantası, deri mont... Evet çok sevdiğim bir filmdi bu belki de emin olamıyordum ama emin olduğum bir şey vardı... Saçlarım düzgündü... Silahlarım doluydu... Hazırdım yola... Galiba...

Maximum Velocity

Hız...Hız nedir insan hayatında?? Hani "gençken çok hızlıydım..." falan derler ya ondan bahsediyorum tamamen... Nedir burda bahsi geçen hız? Minimal sürede maksimum kızı tavlamak falan mı gençken? Hani fırlama gençlik dönemi dediğimiz durumlar falan filan... Bence öyle değil...

v=x/t ise ve a=v/t ise benim çok güzel bi planım var hız ve ivme için... 13 yaşında ilk profesyonel basketbol lisansı, 16 yaşında lise mezuniyeti, daha 17yi sonlandıran yaş gününü görmeden üniversite 1.sınıf öğrenciliği,18 bitmeden tam ASME üyeliği, 21i devirmeden üniversite diploması üzerinde yazan güzel notlarla...25 bitmeden askerlik ve master...Daha sonra MBA falan filan Avrupa'nın çeşitli kentlerinde çalışmalar daha sonra 30lar bitmeden Avrupa'ya yerleşmek ve 40lar bitmeden tüm işleri bi yana bırakıp güzel bahçeli evde çocuklarla top oynamak... Hız budur... Evet,hızlıyım o yüzden durmayın önümde...