Cumartesi, Mart 31, 2012

Definitely

-Hey, we need to talk about Saturday night...
-No, no... Historians will talk about Saturday night, not I.

Çarşamba, Mart 28, 2012

Zor Zamanlarda Yaşıyoruz, İnsanlarımızın Kafası Çok Karışık

Sabahın dördünde alışkanlıklarınızı düşünüyorsanız, ciddi problemleriniz var demektir, bu konuda ciddiyim.

Hayatınızda hiç birilerini öldürmek için kendinizi ikna etmeye çalıştığınız oldu mu? Benim oldu. Neyse ki kolay ikna edilebilir bir yapıya sahip değilim. Bir keresinde bol mafyalı vurdulu kırdılı bir şeyin içinde şunu okumuştum;

"Bir adam öldürmenin yol açabileceği iki sonuç vardır. Size herkesin anlattığı o bokları anlatmayacağım. İlk cinayetinizin sonrasında ya eve gidip uyursunuz ya da bir daha asla uyuyamazsınız. Ya rahat bir şekilde devam edersiniz, ya da yaptığınız şey sonsuza kadar peşinizden gelmeye devam eder. İlk kez 16 yaşımdayken bir adamı öldürdüm, o gece ve ondan sonraki her gece bir bebek gibi uyudum."

Yemin ederim, kendimi ikna etmeye çalıştım. Neyse, şimdi çok geride kaldı.

Mp3 çalarım 7. kez falan shuffle da Van Halen'ın Eruption'ını döndürüyor. Gıcık olmaya başladım, iyice cıvıttı artık.

Bir keresinde her boş bulduğum vakitte zamanımı öldürdüğüm ve kadınlara karizmatik adam taklidi yaptığım bir barda uzaktan adımı söylediklerini duydum. Bir sonraki sahnede üç tane herif içimdeki yaşam sevincini resmen yumruklarıyla dışarı çıkarıyorlardı. Bazen hayat böyledir, bilirsiniz. Bazen birileri gelir ve sizi döver. Bu noktada şunu belirtmeliyim ki; bugünlerde ve buralarda insanlar adil dövüşmüyorlar. Kavga etmekle ilgili bir sorunum yok. Ama kafasında gayet uygun şartlar altında şişe kırdığınız bir adam birkaç ay sonra en sevecen arkadaşlarını yanına alıp sizi dövmeye karar verebiliyor. Öte yandan ben bazı şeyleri olduğu yerde bırakmayı seviyorum, sanırım. Her neyse, ne diyorduk? Bazen birileri gelir ve sizi döver. Hastaneye falan gidersiniz. Gözlerimi açtığımda başımda birkaç arkadaşım vardı. Bu sahneye aşinaydım; benzer projelerde önceden de yer almışlığım vardı. Tüm o saçmalayan arkadaşlarım arasında bir tanesi hiç beklenmedik bir şey yaptı; bana bir kağıt verdi. O üç salağın isimleri ve adresleri yazıyordu. Bildiğiniz gibi, bazen işler böyle yürür. Bazen sadece gider ve kıçınızdan gök kuşakları çıkarmış adamları bulur, onlara daha da kötü şeyler yaparsınız. Kağıdı yırtıp attım, hayatımı bu şekilde yaşamak gözüme hiç çekici görünmedi. Kavga etmekten yana bir derdim olmadığını söylediğimi biliyorum, ama ben çocukluğumdan beri hep, nasıl derler, kavga eden salakları göz ardı edip kadınlarla falan ilgilenen bir herif oldum. 6 yaşımdayken yaşıtlarım arasındaki en ufak tefek çocuk bendim. Bir keresinde mahallemizde yaşayan birkaç çocuk bisikletim için beni kağıt hamuruna çevirmek üzereyken hepimizin  (en azından benim) iki katı boyutlarında bir kız gelip çocukları kovmuştu. Sonrasında da kız beni evlerinin arka bahçesine götürdü ve, buradan sonrasını tahmin edemiyor olmanız çok doğal. Bazı insanlarda cinsiyet bilinci 14 yaşında falan oluşuyor, ben öyle değildim. Tanrım, kız yaptığımız şeyden sonra hamile kalmayacağını bile biliyordu. Aynı yaştaydık ama şeytanın ta kendisiydi sanki, 6 yaşındaydık ve o kız öpüşmeyi biliyordu. O günden sonra uzun bir süre boyunca bir kadını öpmem gerekiyorsa, öptüm. Anaokulunun yemekhanesinde, ilkokulun bahçesinde, ortaokuldaki arsada ve sonrasını da az çok biliyorsunuzdur işte. Size bu konuda içtenlikle söyleyebileceğim tek bir şey var ve bunda çok dürüst olacağım; kadınlara bayılıyorum. Ne de olsa beni döven adamlara bayılmaktan daha iyi bir şey, değil mi? Öyle umuyorum ki, kimse beni bunun için suçlamayacaktır. Bazı arkadaşlarım bugüne kadar birlikte oldukları kadınların listesini yapıyorlar, sayılarını tutuyorlar. Bu çok hoşumuza gidiyor sanırım. Bazen ben de düşünüyorum. Bir keresinde bir kadınla aramızda şöyle bir konuşma geçmişti;

-Sevgilin yok mu yani? (bunu diyen sözü geçen kadın)
-Hayır yok. Bir tane bile yok, gerçekten. (bazen kadınların pantolonlarını çıkarmak için yaptığımız bu salak esprileri düşünüyorum da, insan 'daha kötüsü de olabilirdi' diyor)
-Ben de geçen sene ayrıldım.
-Ben de öyle sayılır.
-İlk sevgilin miydi?
-İlk sevgilim mi?
-Niye bu kadar şaşırdın?
-Ne bileyim, komik değil mi?
-Benim ilk sevgilimdi.
-Özür dilerim.
-Senin listen bir hayli kalabalık sanırım.
-Listem mi? Hiç listem şeklinde düşünmemiştim ama belki, evet, bilmiyorum. (bu noktada ne desem de bir önemi olmayacaktır zaten o yüzden belki, evet, bilmiyorum kombomla kafa karıştırıyorum yalnızca galiba)

Sonrasında olaylar hep aynı gelişiyor, bu kadınla birlikte oluyorsunuz ve daha sonra gelip size "sen bir ilişki adamı değilsin Cenk" diyor. Bu lafı her duyduğumda ya da en azından bunun gelişini her hissettiğimde bir hediye alsaydım kaçırdığım her yılbaşı ve doğum günümün bir telafisi olurdu ve inanın bana, çok fazla yılbaşı ve doğum günü kaçırdım. Yani söylemek istediğim bir noktada şu; kadınlara bayılıyor olsam da, kadınlar değişiyorlar. Ben de değişiyorum, belki de çok az ama sonuçta değişim değişimdir öyle değil mi? Yine de her ne olursa olsun, listelerimiz olduğuna inanıyorlar. Bazen tüm o kadınları kafamdan geçirmeye çalışıyorum kronolojik veya alfabetik sırayla, kafam çok karışıyor. Bununla caka satmak niyetinde değilim; insan bununla caka satamaz. Bazılarımız kadınlarla birlikte olur işte, o kadar. Yine de arkadaşlarım arasında çok popüler bir şey olduğunu söyleyebilirim. Zaten sonucunun ne olduğunu merak edecek olursanız, yalnızlık derim. Hayır hayır, Jackie'nin söylediği gibi; "size herkesin anlattığı o bokları anlatmayacağım". Nasıl bazı zamanlarda sadece kadınlarla birlikte oluyorsam bazı zamanlarda da yalnız kalıyorum işte. Bu doymuşluğun falan getirdiği bir olgunluk, hayatta yeni bir arayış, bir dinlenme süreci, ya da ne bileyim herhangi bir 10 liralık sokak sanatçısı adamın size söyleyeceği türden romantik bir durum değil. Romantizmle hiç alakası yok. Sadece yalnız kalıyorsunuz, o kadar, denebilecek en romantik şey "şanssızlık" olurdu muhtemelen. Sonuç olarak; yalnız olmanız yalnız olmayı istediğiniz anlamına gelmiyor. Kim size aksini söylüyorsa ona kıçınızla gülebilirsiniz. Ben gülerim. Bazen birileri gider ve sizi yalnız bırakır ya da bazen birileri gelir ve sizi yalnız bırakır; arada o kadar da büyük bir fark yok ve bu romantik bir söylem değil. Bazen bizim çocuklarla bir yerlere oturur ve önümüzden geçen tüm kadınlara bakıp onlarla ilgili konuşuruz. Erkek muhabbeti denilen şey temelinde budur sanırım. Yani bununla ilgili sözlük tanımının ne olduğunu bilmesem de işin içinde göğüsler, kalçalar, ayaklar, dudaklar falan varsa muhtemelen erkek muhabbeti oluyordur. Bundan garip bir şekilde zevk alıyor insan. Sonuçta kötü bir şey yapıyor değiliz, değil mi? Mutlaka bazen aşırıya kaçtığımız oluyordur ama eminim o kadınlardan bazıları aramızda konuşurken onlarla birlikte yapmak istediğimiz şeyleri duysaydı bu hoşlarına giderdi. Ben bir keresinde iki kadını benimle ilgili konuşurken duymuştum ve inanın; insan bazen diğerlerinin hayalgüçleri karşısında hayretler içerisinde kalıyor. Tüm bunları biz insanlara yaptıran şey yalnızlık mıdır, yoksa tüm bunları yapıyor olmanın sonucu mu yalnızlık? İşte bunu iyi romantik söylemler kategorisinde değerlendirebiliriz.


Bazen sadece bir motosikletin hayalini kuruyorum, motorsiklet sürmenin değil. Hadi bana şekilci olduğumu söyleyin. Ben de sizlere Emma Goldman olmadığınızı söyleyeyim ve bu, bu şekilde devam etsin. İçimde bir yerlerde 6 yaşımdaki boylarımda, küçük bir anarşist yaşıyor ve kafası gerçekten çok karışık.

Sizi seviyorum. (Hepinizi o kadar çok değil)

Pazar, Mart 25, 2012

It's a Coal War


"It's not the hand  that cuts, it's the heart we left behind.
It's not the hand that cuts, it's the hatred deep inside.
Five dollars and a head to keep, with dull black scissors and some kerosene;
You burnt down the house, but you came to bid him well.
What a thing to tell; 'put poison in the well.'
Just to say, just to say...
I ain't cutting my hair till the good Lord comes."

Cumartesi, Mart 24, 2012

Alvy

"Espri şöyledir; 'benim gibi birini bile üyeliğe kabul edecek hiçbir derneğe asla üye olmazdım.' Bu espri de, benim yaşamımda kadınlarla olan ilişkilerimin bir özeti sayılabilir."

Cumartesi, Mart 17, 2012

Tribute to the Best










"...and we go off into the night."



P.S. Canım wall'a gitmek istiyor, ama genelde olduğu üzere sırf sağ üst karedekiyle birlikte değil.

Çarşamba, Mart 14, 2012

Something More

-They've told me you got yourself into much trouble lately, then you got back to fun?
-Is that the reason? Someone broke your heart?
-I'm just chasing something 'more'.
-So am I.

Salı, Mart 13, 2012

Bluesy



Okan Ersan'ın Yamaha Workshop'ından.

"Ne çalalım Cenk?" diye sordu, "bluesy bir şeyler olsun" dedim.

Videosu elime ulaşınca onu da koyarım heralde.

Oh God

Tamam, saygısızlık etmiyorum ama o pantolonun içinde benim yanımda o şarkıyı söylemesi için Slash'den bir kaç kat daha iyi çalabilirdim, gerçekten.

Pazartesi, Mart 12, 2012

Evet

Ne olursa olsun, ne olursanız olun, unutmamak gerekir ki; kadınlar her zaman kazananın yanında olacaklardır ve iki yıllık herhangi bir zaman aralığında on kilo alacaklardır. Deney parametreleri ve sonuçlar kişisel tecrübeyle test edilmiştir ama bunu hiçbir kadına açıklayamazsınız; özellikle kazanan olmadığınız için.