Pazartesi, Mart 28, 2011

Ne Şanslıyım, Bir Gün Daha Geçti, Hem de Bir Saat Kara Bile Geçtim

"God knows your lonely souls"

Böyle diyor şarkı.

Bu kaçıncı bundan sonra blog yazmayacağım deyip de yazışım bilmiyorum. Komik, plastik bir kutunun içine yerleştirilmiş dijital bir sunucuya neden trip yapıyorsam...

Kendimi 3. kişi bakış açısından izliyorum. Elimde kontrol cihazı yokmuş gibi, izliyorum sadece yukarıdan, biraz izometrik bir açıdan kendime bakıyorum. Çok garip hareketler yapıyor izlediğim ben. Çünkü hiçbir şey yapmıyor. "Atıl" olmak. Telef olmak.

Neyse, boşversene, ne yazacağımı bile bilmiyorum. Sadece uzun bir şeyler olsa iyi olur, sıkılıp okumayın diye.

"What have I become?" diyor şarkı.

Bu bir dönüşüm, bir değişim, transformasyon benim söylemeyi daha çok sevdiğim haliyle.

Bu bir dönem sadece ve geçecek diyorum kendi kendime, her gün diyorum bunu. Hani boyunuz uzarken anlamazsınız ya nasıl uzadığını, duvarlara attığınız çentikler büyürken söyler ama, onun gibi olacak belki de. Bu dönem bitecek ve bittiğini anlamayacağım ilk başta. Sahi ya, o çentiklerden var mıydı benim büyüdüğüm ev(ler)de? Sanki hatırlayabildiğim en eski zamandan beri kocamanım.

Bu geçecek. Acı geçecek, sıkıntı geçecek, yalnızlık bilinci geçecek. Kriptonitin üstüne kurşun kabı koymanın bir yolunu bulacağız bir gün.

Söyle bana Jor-el, sen ne yapardın? Binlerce galaksiden topladığın milyonlarca sanat eserini, bilimsel çalışmayı beynime işlemek dışında, bana bir fikir ver. Sen ne yapardın Jor-el? Bana bir şey söyle.
Bana bir cevap ver.

Cevapları bilemeyeceksen büyük mavi olmanın ne anlamı var ki?

Cevapları bulacağım. Bir yolunu bulacağım. Boşverdim 20 yıl sonra ne olacağımı, yaşlanınca üşüyen kıçımı neyle soğutacağımı boşverdim. Ben önce bir cevap bulacağım.

Biz her şeyi çok güzel yapacağız, buna inanıyorum. Cevabı bulacağıma da inanıyorum.

Hem belki de ağzımdan çıkan her söz, parmaklarımla yazdığım her mesaj, ulaştırdığım her haber, bu sunucuda kaydedilen her bir yazı duvardaki birer çentiktir, değil mi?

Hiç yorum yok: