Cumartesi, Nisan 07, 2007

The Good, The Bad and the Gudubet...

Nedendir bilinmez uyumadım dün gece... (aslında bal gibi de biliyorum süper geceydi ama biz buna edebiyat aleminde gizem yaratmak adına palavra yaratan yazar sendromu diyoruz... evet güzel diyomuşuz...)

Neyse... Dediğim gibi uyumadım sonra sabaha karşı arkadaşın odasından kendi odama geldim, oturdum bilgisayarımın başına ne yapayım diye bakınırken( ki uyumak aklımın ucundan bile geçmiyordu...) oturdum ve açtım youtube'u... Orda da bakınırken yıllar yıllar öncesinden, aslında pek de öncesinden değil, hatırladığım üç büyük adamı andım bu sabah... Barış Manço, Cem Karaca ve Gökhan Semiz... Videolar arasında ondan ona atlarken Barış Manço, Cem Karaca ve Cahit Berkay'ın içinde olduğu "Uzun İnce Bir Yoldayım" düetini izledim, " Müsadenizle Çocukları"ı izlerken oradaki 3 adam dikkatimi çekti ve hemen "vitamin" yazıverdim youtube un search bar ına... Orda çıkan videoları da izledikten sonra Gökhan Semiz için hazırlanan bir fan sitesine girdim biyografi falan okurken duygulandım bir an... Daha sonra Barış Manço ve Cem Karaca'nın zamanın TRT programlarından Dolu Dizgin'de halka verdikleri cevapları izledim... Manço'nun, Karaca'nın saçları ve şapkasıyla dalga geçmesi falan derken iyice duygulanmıştım artık... Sonra biraz daha klip izledim Turkish Kovboylar, Zalım Sultan konser kaydı falan derken bıraktım... Artık canım duygularımı yazıya dökmek istiyordu çünkü... Sevgili Ece ve Eda'nın eksiklğinde anime partnerim olan Yasin'le sabaha karşı da yapıyorduk bu geyiği ( ki tecrübeyle sabit kazan gibi kafayla sakın girmeyin böyle geyiklere... demedi demek yok...) biz küçükken bambaşka şehirlerde coğrafyalarda aynı şeyler izleyip aynı şeylerle büyümüşüz diye... Tsubasa, Barış Manço, Tom&Jerry, Looney Tunes, Grup Vitamin, Atari Salonları ve şimdi aklıma gelmeyen daha yüzlerce şey... Şimdiki nesli düşündük bir de... Belki onlar bu saydıklarımın hiç birini tanıyamayacak bile... Gerçekten üzüldük... Neyse sonra ben eeh be abi yorgunum zaten yorma beni yeni nesil falan deyip odama geldim ama neyse o işin duygusal yanı...

Son olarak şöyle bitirmek istiyorum sevgili okur... Ne olacak acaba bu işlerin sonu? Kot kumaştan yapılmıştır kovboyun donu... (mu desem yoksa silahı vardır kullanmaz, bu ne biçim kovboy? mu desem diye düşünürken buna karar verdim ama ufak bi hileyle ikisini de yazdım işte.. Ha ha okur, ha ha...)

(not: Bu Turkish Cowboys klibinde Gökhan Semiz bizim Aksel'in uzun saçlı haline amma da benziyor değil mi ama??)

2 yorum:

Gökçe Kuntay dedi ki...

Tsubasa, Barış Manço, Tom&Jerry, Looney Tunes, Grup Vitamin, Atari Salonları, gidilmesine izin verilmeyen ücra koruluklar, bakkal amcadan sakız dilenme çabaları, barış mançonun AYI, ayva, domates biber patlıcan kelimelerini aklımıza kazıyan o şahane eserleri, ıspanak yemekten nefret ettiren temel reis, saklanbaçta yakalananın ispitçi olması bunlar hayatımızı, çocukluklarımızın anlamları :) daha neler neler var:) bende sizin gibi bunlarla büyüyenlerdenim:)

Dou dedi ki...

bende boyle buyudum...
gercekten dedigin gibi dususnunce, daha sonra nesiller ne ile büyüyecekler ki?
kardeşim arkadaşlarıyla dışarı çıktığını söylüyor ve bir de bakıorum ki hepsi ellerinde nintendolarıyla oynuor...
hiçbirinin barış mançosu yada grup vitamini yok!
ne olucak bu çocukların hali...