Etrafımda umudunu yitiren insanlar görüyorum... Çoktan her şeyden vazgeçmiş, umutsuzluğunu kabullenmiş ve sinmiş insanlar... Eskiden olsa ederdim ama hayır, nefret etmiyorum onlardan. Eskiden olsa acırdım onlara ama hayır acımıyorum da onlara. Niye acıyayım ki? Zaten onlar kendilerine yeterince acıyorlar... Onlar için kaygılanmanın anlamı yok... Etrafımdaki bu insanları görünce bir iç sorgulamaya gidiyorum istemeden... Acaba diyorum durmalı mıyım? O kadar çoklar ki acaba diyorum onlar gibi olmalı? Ama düşününce çoğunluk oldukları için sineklerin yaptığını yapıp pislik yeseydik sonumuz nice olurdu... Hiç bir zaman çoğunluğa uyamadım ki zaten...
Dediğim gibi etrafımda umudunu kaybetmiş çok insan var, hayallerimi küçümseyen... Kendi hayallerini çoktan unutmuş olanlar. Dedim ya artık kızmıyorum onlara, suçlamıyorum onları. Ben yalnızca hayallerimin peşinden gidiyorum... Hiç kimseyi sallamadan dümdüz ileri...
Ve ben hayallerime yaklaştıkça bu hayallerimin içine daha da çok giriyorum ve ne kadar ne olacağından korksam da bu sefer daha kararlıyım daha hırslıyım...
Benim adım Cenk... Ve "Cenk" eski türkçede savaşmak, çatışmak demek... Ben yaşama gelmek için savaşmışım neredeyse annemi ve kendimi öldürüyormuşum... Ama yalnızca yaşamak bu hayata adım atmak için savaşmışım. Babam bu yüzden bu adı vermiş bana; Cenk. Ve eğer hayallerinin peşinden koşmayacaksan bu hayatta yanmadan bir odun olarak kalacaksan yaşamanın, bu dünyaya gelmenin hiç bir anlamı yok. Kazanmadıktan sonra savaşmanın, savaşmadıktan sonra yaşamanın ne anlamı var ki? Benim adım Cenk... Ve ben bu hayata gelmek için savaştım, tıpkı şimdi savaştığım gibi... Hiç bir zaman da bırakmayacağım... Bunun için yemin ettim, Tanrı'ya değil, Tanrı'ya veya diğer insanlara vermem gereken hiç bir söz yok çünkü... Kendime ettim yeminimi. Tüm hayallerimi gerçek kılıp kendi yaktığım ateşin ortasında en parlak şekilde yanacağım, o kadar parlak ki tüm herkes kör olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder