Bacaklarımı soktuğum çamurda her kıpırtıyla içe doğru birazcık daha çökerken kurtarıyorum kendimi. Tam burnum da içeri girecekken çıkıyorum oradan. Hayret verici şekilde üstüm başım tertemiz. Bir işi yapcaksam, tam yapmalıyım. Tam yapıyorum.
Çamura dönüp bakıyorum, canlı gibi. Canlı bir organizma o, nefes alıp veriyor, ağzını açıp kapatıyor. Besleniyor, benimle. Besleniyor-du. Artık onu terk ediyorum. Ayakkabılarıma bakıyorum, bağcıklarım bağlı.
İki ayağımı birden hızlıca yere çarpıp kısa bir zıplayış yapıyorum olduğum yerde, tam yukarı çıkarken nefesim ağzımdan dışarı çıkıyor ve indiğimde yeni bir nefes alıyorum, ayaklarım yere çarpıyorlar, topuklarım güçle doluyor, ayak parmaklarım gergin sinirlerime destek olmak ister gibi ve koşmaya başlıyorum. Her attığım adım bir öncekinden daha uzun, ayaklarım kıçıma biraz daha yaklaşıyorlar. Ciğerlerim yanana kadar koşuyorum, içleri boşalana kadar, dalağım şişip de ağzım kuruyana kadar koşuyorum, dizlerimin üzerine düşene kadar koşuyorum. Dizlerim kanıyorlar. Ağzımdan kötü bir tat var, nefesim düzensiz. Ayağa kalkıyorum, vücudum üç gün boyunca dayak yemişim gibi ağrıyor. Koşuyorum... Koşmayı yeni öğrenmişim gibi. İki adım daha atıp, güçlüce sıçrayıp, kanatlarımı açıyorum. Soğuk hava yüzüme çarpıyor. Yere indiğimde kendime bakıyorum. Bir su birikintisi olsa da Narcissus gibi saatlerce kendimi izlesem. Kendime bakıyorum son kez ve başımı kaldırıyorum. Önümde sonsuz bir çöl, başımın üzerinde de oldukça büyük sayılabilecek gökyüzü var. Gülümsüyorum. Bunu bilmek güzel.
Beni sınırlayan şeyler geçiyor aklımdan yavaş yavaş. Milyonlarca sınır. Bir gün herkes kendi sınırlarını öğrenecek. Bir gün herkes kendini gerçeklerken kendi sınırlarını bulacak. Limitler herkes için değişken bir yapıya sahip olsa da bir gün herkes limitin ne olduğunu öğrenecek. Ya da limitinin ne olduğunu en azından. Kanatlarımı esnetiyorum, bunu yapmak hoşuma gidiyor, sonra da beni sınırlayan şeyleri düşünüyorum tekrar. Altında ağ olan bir ipte yürüyen cambaz misali, limitler...
Uzakta bir yerde güneş doğuyor.
Güneşin nerede doğduğunu merak ediyorum.
Ayaklarım yalvarıyorlar koşalım diye.
Sahip oldukları neşeyi hissetmek güzel.
Yere doğru eğilip ayak uçlarıma değerken sırtımdan gelen çatırtıyı dinliyorum.
Güneşin nerede doğduğunu merak ediyorum.
Ayaklarımı bekletmiyorum daha fazla.
Vücudum bu sene yılbaşı erken gelmiş gibi, sonsuz bir coşku içerisinde.
Güneşin nerede doğduğunu merak ediyorum. Gözlerimi yakarak bana meydan okuyor.
Bana meydan okuduğunu bilmek güzel.
Her insanın limitleri vardır. Bir gün mutlaka bunların ne olduğunu öğrenmek zorunda kalırlar.
Bir gün mutlaka bunların ne olduğunu öğrenmek zorunda kalırız.
Her insan bir gün limitlerini öğrenir ve bunları aşmamayı da.
Ben, benimkileri göz ardı ediyorum, güneşin nerede doğduğunu merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder